Dolar 35,4502
Euro 36,2627
Altın 3.059,44
BİST 9.910,61
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 7°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
7°C
Hafif Yağmurlu
Sal 7°C
Çar 8°C
Per 9°C
Cum 9°C

Tayyip ve Devlet Bey’lerin sözlerini nasıl okumalı?

Tayyip ve Devlet Bey’lerin sözlerini nasıl okumalı?
13 Ocak 2025 07:24
21

Denilebilir ki, ilk adım, Müslüman güçlerinin, Bizans İmparatorluğu’nu yenilgiye uğratarak, Anadolu’ya hakim bir güç halinde girmesinin yolunu açan 1071- Malazgirt Zaferi‘nin, resmi tarih söylemler dışında, ‘sadece Türk değil, Kürt, Arap ve sair Müslüman unsurlardan oluşan orduların birlikte hareket etmeleriyle kazanıldığı‘ şeklindeki ifadenin Başkan Erdoğan tarafından 26 Ağustos 2024 tarihinde dile getirilmesiyle atılmış oluyordu.

Devlet Bahçeli Bey’in Ekim-2024 başında Meclis’te Dem Parti‘lilerle el sıkışması ve ondan bir süre sonra da, ‘Öcalan gelsin, DEM Parti’nin Meclis Grubu’nda PKK’yı feshettiğini ve silahların bırakıldığını açıklasın…’ çağrısının, ‘Devlet Bey’in tek başına düşünerek yaptığı bir çağrı olmadığını, olamayacağını‘ düşünüp, böyle bir sözü Bahçeli Bey‘in tek başına ve aklına gelip de söylemiş olabileceğine asla ihtimal vermemiş; Cumhur İttifakı’nın mutlaka devam edeceğine ve etmesi gerektiği‘ne vurgu yapan bir Bahçeli‘nin, öyle bir çağrıyı Tayyib Bey‘den habersiz yapabileceğini hayal bile edemediğimden, bu gibi hassas konuların ‘devlet aklı’nın gereği olduğunu düşünmüştüm.

Ve Öcalan‘ın 1998’un sonunda, ‘Kenya’da Amerika tarafından yakalanıp, Türkiye’ye niçin verildiğini anlayamadım…’ diyen o zamanki Başbakan Ecevit’in öngörüsüzlüğünün de tekrarlanamayacağı zihnimde canlanıvermişti; keza, Öcalan‘ın yargılandığı sırada, ‘Osmanlı döneminde olsaydı, Devlet beni ya bir şehre Vali yapardı, ya da idam ederdi…’ şeklindeki sözleri de…

Nitekim daha sonraki gelişmeler gösterdi ki, Bahçeli Bey’in o çağrısı, ‘devlet aklı’nın gereğiydi… Ayrıca, öyle bir teklifin ilk olarak Devlet Bey tarafından dillendirilmesi, daha etkili ve inandırıcı olması açısından da gerekliydi her halde…

Yine o sıralarda, Devlet Bey’in, MHP’nin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmalardan birinde, ‘Üstünlük soyda değil, takva’dadır’ demesi de, son derece güzeldi. Çünkü, bu ölçü, İslam’ın bize öğrettiği ve insana bakışımızın en temel ölçülerden birisiydi. Bu ezelî ve ebedî hakikati, kim söylerse söylesin, herkese yakışır ve bir itibar kazandırır.

*

Bu konular gündeme gelmeden daha önce, Suriye’de Devlet Başkanlığı makamında bulunan ve 2010 öncesinde, aralarında sıkı bir dostluk kurulmuş bulunan Tayyip Bey ve Beşşar Esed arasında; 2011’de ‘Arap Baharı’ diye başlayan ve diktatörlük uygulamalarına karşı Tunus’ta başlayıp Mısır, Yemen, Libya gibi ülkelerdeki uzuuun ömürlü diktatörlük rejimlerinin birer birer devrilmesinden sonra, yeni bir dönem başlıyordu. Çünkü Suriye’de de o zamanlar 40 seneyi aşan Esed Hanedanı diktatörlüğüne mücadele başladığı zaman, Tayyib Bey, içinden geldiği gibi samimiyetle, Beşşar’a ‘Şunları yap, şunları yapma… Suriye’de yaşayan milyonlarca insana, Kürt diye kimlik ve vatandaşlık belgesi vermiyorsunuz bunları düzeltin; Baas Partisi hakimiyetini esas alan anayasanızı değiştirin… ‘ demişti. Ama Beşşar, daha sonra, İran’da bir gazeteye verdiği röportajda, -kendisine, bu ikili arasındaki dostluk ve yakınlığın hatırlatılması üzerine-, ‘Evet, dost idik, ama biz Suriye olarak Ortadoğu’nun tek gerçek laik rejimi idik ve Erdoğan ise… Evet dost idik, ama ben hiçbir zaman unutmuyordum ki, Onun kafası (İkhwan’ul-Muslimîyn kafası) idi’ diyor ve ‘kuzeydeki /Türkiye sınırındaki Kürtleri silahlandırıp, Türkiye’yi meşgul etmelerini sağladım…’ kabilinden laf ediyordu.

Böylece, o eski dostluk yerine uzun bir soğukluk ve hele de iç savaş başlayıp Müslüman halktan yüzbinlerce-milyonlarca insan Türkiye’ye ve bir o kadar da diğer ülkelere sığınmaya başladıkları zaman, artık, Erdoğan’la Beşşâr arasında bir yakınlık kalmamıştı.

*

Buna rağmen, aradan bunca yıl geçtikten sonra, Tayyip Bey, Beşşar’la aradaki soğukluğu gidermek yolunda yeni adım atıyordu. Hatta birkaç kez, ‘Gel görüşelim..’ dediğinde, doğrusu, o zalim kişiye bu hitabın gerekçesini anlamamış ve hatta yadırgamıştım, bile…

Taa ne zamana kadar?..

Çünkü ‘Gel, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması başta olmak üzere, iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde konuşalım’ dediği zamana kadar… Evet, bütün bunlar, yaklaşmakta olan bir fırtınanın en az zararla atlatılması içinmiş…

Ve 28 Kasım ve 8 Aralık 2024 günleri arasında, üstelik de Ortadoğu bölgesindeki darbeler, ihtilaller geleneği içinde ve kan dökmemek açısından, emsaline az rastlanır bir tufan bütün dünyayı hayrete düşürerek gerçekleşiverdi…

Haa, o zaman anladım, Tayyip Bey‘in, Beşşar Esed’e yaptığı ısrarlı çağrıların perde gerisini… O ise olumlu cevap vermiyordu…

Bunları niçin mi tekrar ediyorum…

*

Devlet Bahçeli Bey’in başlattığı çağrılar ve sonra bu çağrıların mâ’kes bulup, bir DEM Parti’nin ‘Öcalan’la görüşmesi, sonra DEM Parti temsilcilerinin bütün partilerle görüşmeleri, sıradan bir hadise değil…

Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesinde olan bölgemizde, Birinci Dünya Savaşı‘ndan sonra kurulan, en başta Amerikan emperyalizmi ve onun Doğu Akdeniz’deki yapışık kardeşi Siyonist İsrail olmak üzere, artık bugünkü emperyal emellere hizmet etmeye yetmiyor. O güç odakları, yeni bir Orta-Doğu şekillendirmek gerektiğini gizlemiyor da, on yıllardır…

Bu durumda yaklaşan, büyüyen tehlikenin muhtemel boyutlarını göz önüne aldıklarında Tayyip ve Devlet Bey‘ler tıpkı Suriye’de yaklaştıklarını hissettikleri gelişmelerin rüzgarına iradesizce kapılmamak idraki içinde, ısrarlı çağrılarda bulunuyorlar ve birileri oyun kurmaya veya kurulan emperyalist oyunların bir oyuncağı olmaya kalkışırsa, buna seyirci kalmayacakları ve kadife eldivenle uzattıkları bu ellerin, zaafa verilmesi halinde, demirden yumruğun da indirileceğinin mesajları hatırlatılıyor…

Evet, bütün bunlar, Suriye’deki Beşşar Esed rejimine defalarca yapılan çağrıların karşılıksız kalması halinde, geleceğin neler getireceğinin hesabının iyi yapılması hatırlatmasıdır. Bugün emperyal odaklarca kurulacak oyunların bir kuklası olmak durumunda devreye girecek olanlar karşısında, Türkiye, kesin kararlı olacağının mesajını vermektedir. Umulur ki, bu durum, Türkiye’nin zaafı olarak algılanmaz.

Aksi halde, Müslüman halkların birbirine daha bir kaynaşmasının daha bir gerekli olduğu bu hassas süreçte, Müslüman halklarının birbirlerinin yakasına sarılmasını sağlayacak oyunları kurulmakta olduğunun ve buna müsaade edilmeyeceğinin ihtarıdır.

*


EN SON TV sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

YORUMLAR

Lütfen görüşlerinizi bize yazın

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

EN SON TV sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin