Türkiye’nin kredi notu değerlendirme takvimi belli oldu. İlk değerlendirme 31 Ocak’ta Fitch Ratings’ten gelecek. Fitch ikinci değerlendirmesini 25 Temmuz’da yapacak. Standard&Poors, not kararlarını 25 Nisan ve 17 Ekim’de açıklayacak.
Biraz geriye gidecek olursak; 2023 seçimlerinden önceki 2 yıllık dönemde bugünden çok farklı bir ekonomi politikası uygulandı. Gerileyen rezervler, yükselen enflasyonun etkisiyle Türkiye’nin notu oldukça aşağılara geriledi.
2023 yılında seçimlerin ardından ekonomi yönetiminin değişmesi ve ekonomide rasyonel politikalara dönüş ile , 2024’te 1 toplantıda 2 kademe veya bir kuruluşun aynı yılda 2 kere not yükseltmesi gibi eşine az rastlanır, başarılı sayılacak bir yılı geride bıraktık.
Türkiye’nin kredi puanı olarak çok fazla kaybı vardı. Kuruluşlar bu kaybı yerine koydu. Bu yüzden 2024’te çok hızlı bir not artışı izledik. Bu artışlar 2025’te de devam edebilir fakat aynı hızda değil.
KURULUŞLAR ENFLASYON VE REZERV ODAKLI
Kredi derecelendirme kuruluşları not artışları için “Neye bakacaksınız?” sorusuna yanıt olarak Merkez Bankası rezervlerini işaret ediyorlardı. Daha sonrasında kuruluşlar enflasyonun altını çizdi, “Türkiye’nin en büyük sorunu enflasyon” dediler.
Zaten 2023’ten bu yana baktığımızda Merkez Bankası’nın rezervleri bir şekilde toparlaması gerekiyordu. Bunu büyük ölçüde de başarmış durumda. 163 milyar doları aşan rekor seviyede bir rezerv görüyoruz. Şimdi esas problem enflasyonun çözülmesi. Kuruluşların da buna vurgu yapması normal, çünkü enflasyon geriliyor fakat istenen hızda değil. Bu da para politikasındaki sıkılaşmaya ek olarak maliye politikasını da masaya getiriyor.
MALİYE POLİTİKASI DESTEKLEYİCİ OLMALI
Türkiye’nin enflasyonla mücadele noktasında maliye tarafında da “Daha sıkı” politikalara dönmesi gerektiği konusunda herkes hemfikir. Peki bu adımlar neler olmalı?
Bir süredir Meclis’teki bütçe görüşmelerini takip ediyoruz. Burada rakamlara baktığımızda 2025 yılında sadece faize 1,9 trilyon lira ödenecek, bu aşağı gelmeli. Bu sadece rezerv biriktirip ödenecek bir rakam değil.
Uygulanacak mali disiplin ile kamu tarafında harcamalar ciddi oranda kısılmalı. Diğer yandan vergi sistemi yapılandırılarak daha etkin ve adaletli bir yapı oluşturulabilir.
Vergi konusuna değinmişken, vergi tabanı bu dönemde biraz daha genişletilebilir. Özellikle yüksek gelirli kesimlerden alınan vergilerin artırılması, kamu gelirlerini artırır ve talep baskısını azaltır.
Özetle iç dengelerin yanı sıra küresel anlamda da birçok belirsizliği içerisinde barındıracak bir yıla giriyoruz. Bu puslu 2025 yılında Türkiye, bütçesine sahip çıkarak enflasyonla mücadele etmeli.