İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıya ilişkin yeni gözaltı

Geçmişte terör örgütü PKK/KCK yapılanmasında sözde siyasi ve ideolojik eğitim alan örgüt mensuplarının içerisinden seçilerek İstanbul’da silahlı eylem ve sabotaj eğitimine alınan bazı kişiler tespit edildi.

Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım 2022’de düzenlenen terör saldırısının faillerinden Ahlam Albashir’in Türkiye‘ye geçişini illegal olarak sağladığı ve yaşam malzemesi tedarik ederek barınma ihtiyacını karşıladığı öne sürülen 2 şüpheli de belirlendi.

Ahlam Albashir’in İstanbul’a intikalini sağladıkları ve kaçakçılık faaliyetlerinde bulundukları tespit edilen zanlıların, 23 Aralık’ta Beyoğlu’nda F.K. isimli kişiyi, PKK/KCK terör örgütünün sözde gençlik yapılanması adına alıkoyarak silahla tehdit ettiği tespit edildi.

Yapılan çalışmaların ardından İstanbul merkezli Adana, Diyarbakır ve Mersin’de 27 Aralık’ta gerçekleştirilen operasyon kapsamında Beyoğlu’ndaki terör saldırısıyla bağlantılı olduğu belirlenen 2 kişi ve diğer zanlılarla birlikte toplam 11 şüpheli gözaltına alındı.

Şüphelilerin adreslerindeki aramalarda yasaklı yayın, airsoft tabanca ve zanlılara ait dijital materyaller ele geçirildi.

VERİLEN CEZALAR

İstanbul Beyoğlu’nda 13 Kasım 2022’de terör örgütü PKK/YPG tarafından verilen talimatla İstiklal Caddesi’ne bırakılan bombanın patlaması sonucu 6 kişinin hayatını kaybettiği, 99 kişinin yaralandığı terör saldırısına ilişkin 15’i tutuklu 36 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı.

Tutuklu sanık Ahlam Albashır’ı “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma”, “tasarlayarak bombalama suretiyle çocuğa karşı kasten öldürme” ve “tasarlayarak bombalama suretiyle kasten öldürme” suçlarından 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Heyet, sanık Albashır’a ayrıca 99 kez “kasten öldürmeye teşebbüs” ve “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi” suçlarından da toplamda bin 794 yıl hapis cezası ile 22 bin lira adli para cezası verdi.

Mahkeme Albashır’ın üzerine atılı “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçunun “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma” suçu içerisinde eridiğine kanaat getirerek, bu suç yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına hükmetti.